Ya kriz başlarsa?

Problemli bir süreç yaşıyoruz. Kriz kelimesini kimsenin duymak istemediği hatta unutmak istediği bir zaman dilimindeyiz. Özellikle Ağustos başından beri geçen zaman diliminde yaşananların kanıksanmaya başladığı günlerde "kriz demek sempatik gelmeyebilir. Sıkıntıların birkaç aya geçeceğinin, yaşanan dengelenmenin fırsat yarattığının dillendirildiği bir dönemde bu yazıyı okumak pek istenmeyedebilir.Zaten bazı değerlemeler çok abartılıydı, ekonomi daha sağlıklı bir tabana oturmaya başladı "önermesinin destek bulmaya başladığı bir atmosferde "kriz diye tutturmanın bir yararının olmadığını ileri sürenler de olacaktır. Herkes krizi diline pelesenk etmişken sürekli " hayır, kriz başlamadı " diye yazıp çizmiş bir kişinin şimdi kötümser bir dili tercih etmesi nedendir diye bir düşünmek lazımdır.
Nasıl insan doğup, büyüyüp ölüyorsa, mevsimler ilkbahar- yaz - sonbahar- kış dizisiyle gidiyorsa dünyaya ait herşey de birbirini takip eden fraktal yapıların olduğunu biliyoruz. Kısaca, ömrümüzce gözlemlediğimiz döngülerin hayatımızın her alanında bizi etkisi altında tuttuğunu kabul ediyoruz.Bu kuralı toplumsal tercihlerimize uyguladığımızda bazı olasılıklardan bahis edebilir hale geliyoruz. Bir başka deyişle, hayatın döngüsü bize bazen risklerin bazen de fırsatların önümüzde olabildiğini söyleyebiliyor. İşte bu kış ayının ilk günlerinde tabiatın kanunları, bize krize neden olabilecek önemli bir kırılmanın arifesinde olmamız olasılığının güçlendiğini söylemektedir.
Doğal bir sürecin bir parçası olduğu için sözü edilen olasılığı düşmanca hislerle değerlendirmemek lazımdır.
Bakalım gelişmeler nasıl olacak?