Alexander von Humboldt (1769–1859), modern coğrafyanın kurucusu ve doğa bilimlerinin liderlerinden birisi olarak tarihe geçmiştir. Dünyayı gezmiş, gözlemler yaparak elde ettiği verileri bilimsel olarak derleyerek önemli saptamalar yapmıştır.
Dünyayı tek bir canlı organizma olarak gören ilk bilim insanıdır. Humboldt’ un vizyonu, iklim değişikliğinden ekolojiye kadar bugün tartıştığımız pek çok konunun temelini oluşturmaktadır.
Humboldt İspanya Kralı’ nın desteğiyle 1799 ‘ da Güney Amerika seyahatine çıkmıştır.
O dönem dünyanın en yüksek noktası kabul edilen Chimborazo Dağı'na tırmanmış, yüksekliğin bitki örtüsü ve iklim üzerindeki etkilerini tespit etmiştir.
Topladığı bilgilerle, dünyayı sıcaklık kuşaklarıyla (izoterm eğrileriyle) gösteren haritalar geliştirmiştir.Dünyanın manyetik alanının kutuplara doğru gidildikçe değiştiğini saptamıştır.
Humboldt seyahati sonunda başyapıtı olan Kosmos’ u kaleme almıştır. Kosmos dünya çapında büyük ilgi görmüş, Avrupanın büyükşehirlerinde gerçekleştirdiği konferanslarında insanlar yer bulamayacak noktaya gelmiştir. Bu eserde Humboldt evreni ve doğayı bütüncül bir bakış açısıyla ele alır ve doğanın parçalardan oluşan bir makine değil, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu bir "yaşam ağı" olduğunu savunur. Bu tezini "Doğanın en derin sırrı, her şeyin birbirine bağlı olmasıdır." sözüyle ifade eder.
Ormansızlaşmanın yerel iklimi nasıl değiştirdiğini ve göllerin neden kuruduğunu analiz ederek, insan kaynaklı iklim değişikliği konusunda tarihteki ilk uyarıyı gerçekleştirmiştir.
Tam 225 yıl önce iklim değişikliğinin nedeni olarak ormansızlaşma, kontrolsüz su tüketimi ve sanayi merkezlerinden yayılan gazları göstermiştir.
Aslına bakarsanız Humboldt sürdürülebilirliğin temellerini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır.
Hala dünyanın aynı şeyleri konuştuğunu görmek, insanı ümitsizliğe sevk etmektedir.
Toplumsal gelişmeler zaman almaktadır, kitlelerin önemli kararlar alması için bir bedel ödemesi gerekmektedir.