Köylü milletin çevrecisi midir?

Köylü milletin çevrecisi midir?
"Köylü milletin efendisidir." Atatürk'ün ilköğretim sıralarında öğretilen en bilindik sözüdür. Kurtuluş Savaşı'nda Anadolu'nun yurt savunmasında sergilediği kahramanlık ve özveri sanırız bu sözün nedenidir.
Cumhuriyet'in en önemli hedefi, modern topluma geçiş sürecidir. İktisadi ve sosyal kalkınmanın temeli batı medeniyetlerini örnek alan bir sosyal yapılaşmaya dayandırılmıştır. Bu da kentleşmeyle sağlanabilecek bir gelişmedir.
Geçen süreçte kırsalda yaşayan nüfus önemli oranda azaltılmıştır. Kentleşme noktasında ne kadar başarılı olunmuştur, bu başka bir konudur.
Ancak bugün kentli olma bilinci toplumda bir asgari standart haline dönüşmüştür. Günümüzde "köylü olmak" standart dışı algılanır olmaktadır. Yüksek tirajlı gazetelerde "köylülük" en acımasız şekilde aşağılanma nedeni olabilmektedir. Bir anlamda kentlileşme projesi değişime uğramış ve "anti-köy" hareketine dönüşmüştür.
Halbuki, Türkiye her geçen gün verimli üretim sürecinde olan bir tarımsal düzenin sıkıntısını daha fazla çekmektedir. Ülkemizde önümüzdeki dönemde sıçrama gösterebilecek tek sektör tarımdır. Bu işi de "köylü" diye adlandırdığımız kişiler gerçekleştirebilecektir.
Aslında kırsal kesimde yaşayan nüfusun kentli nüfusa göre daha organize ve toplumsal konulara daha duyarlı olduğu söylenebilir. Bergama'da yöre halkının siyanürle altın üretim işine gösterdiği tepkiyi ve hukuki mücadelelerini hatırlayın. Geçen aylarda Bursa'da kurulması düşünülen çimento fabrikasına karşı bölge köylülerinin pankart açarak verdikleri mücadeleyi düşünün.
Bugünlerde Keles'te kurulması planlanan termik santrale yöre halkının tepkisini inceleyin. Medyayı çok iyi bir şekilde kullanan bir toplulukla karşı karşıyayız. Önüne üniversite dekanlarını alabilecek organizasyon yeteneğine sahip bir yapıdır bu.
Kentte yanında zehir saçan üretim yapan tesislere sesini çıkarmayan insanlar dururken, köylerden bu tepkinin gelmesi çok dikkat çekici.
İçimizden "Köylü milletin çevrecisidir" demek geliyor.