Geçtiğimiz yüzyıla, belki de binlerce yıla damga vuran, pek çoklarına göre tarihin en önde gelen teorik fizikçi bilim adamı.
Kuantum fiziğinde çığır açan, enerji kütle ilişkisini ortaya koyan (e=mc2 ), yerçekimi dalgaları, fotoelektrik etki yasası (1921 Nobel), genel ve özel görelilik... Modern bilime öncülüğü katkıları say say bitmiyor.
Bugün bu satırları bilgisayardan okuyabilmemiz, TV, İnternet, dünya ekonomisinin minimum %50’sinin kökeninde Newton’un mekaniğini devrimle sarsan Kuantum mekaniği keşfine, onun bilimine borçlu olduğumuzu bilmeyen bilim ve düşünce insanı yoktur.
Bunlara Işığın hızı, zamanın bükülmesi ve göreceliliğini eklememişim.
Dahiyane fizik, matematik ve dünya görüşü algısıyla, barışçıl temeldeki büyük ahlaki felsefi vizyonuyla sınırları zorlayan “Varoluşu çözme merakı”.
Aileden Yahudi, ama dinleri sonuçta reddediyor. Atom bombasının temeli olan atomun enerji açığa çıkarması fikrinin babası ve ABD ordusu tarafından 1945‘te Japonyaya atılan atom bombalarının yapımına salt nazi Almanyasının işgalci faşist ilerleyişinin önünü kesebilmek için giriştiğini biliyoruz.
Türkçe’ye çevrilem eserleri ve hakkında pek çok şey okuduğum (görelilik teorilerini anlayabilene elbette aşk olsun), ısrarla barışçıl düşüncelerinin hayranı olduğum (kendisini barışın militanı olarak adlandırıyor) büyük bilim adamının pek çok sözü bugünün ve belki de geleceğin büyük insanlık ve siyasi problemlerini çözmeye aday anahtar şifrelere sahip.
Nazi Almanyasından kaçıp bilimsel araştırmalarını İngiltere ve ABD‘de yerleşerek orada 70’li yaşlarında 1955’te vefat eden Einstein‘in her türlü negatif otoriteye karşı bağımsız ruhu onun esas karakteriydi. Onun bugüne, belki de asırlara ışık tutan felsefi derinlikler barındıran sözleriyse çok çarpıcı.
İşte sadece birkaçı ;
“Seçme hakkım olduğu sürece yalnızca sivil özgürlüğün, hoşgörünün ve vatandaşların kanun önünde eşitliğinin hüküm sürdüğü bir ülkede yaşarım.”
“Hayatı değerli kılan icatları ve entelektüel eserleri yaratanlar sadece özgür insanlardır.”
Ne yazık değil mi ?
Einstein’dan yüzyıl sonra bile hâlâ bizde entellektüellere “entel”, “heykelci” gibi ifadelerle tasarım ve sanatsal eserleri yaratanlara aşağılayıcı - alaycı yaklaşımlar , okuyan ve sorgulayanlara “düşünce suçlusu”, “günahkâr” ya da “enayi” yakıştırması yapan yine epey bir “sözde okumuş ama ne okuduğu bilinmeyen” çağdışı kitle var.
Nazi Almanyasında 100 profesöre bildiri yayımlatmışlar, Einstein’in teorilerinin çöp olduğuna dair:)) Otoriter siyasetin toplumu ikna için bilim ve hukuk adamlarına neler yaptırabileceğine dair tarihi derslerden biri.
Nazi Almanyasının seçimle işbaşına gelen insanlık düşmanı Hitler’in peşinde afyonlanıp sürüklenen, güce tapan on milyonlarca kişive 1920-45 sürecini tüm insanlık sıkça bir daha baştan iyi okumalı ve nesillere unutturmamalı.
İnsanlık değerleri, medeniyet, barış ve dayanışma içinde, bilimin ışığında, özgürce yaşamak yerine, sorgulamadan salt itaat ve aidiyet uğruna ötekini ötekileştiren, kendisinden başkasına yaşam hakkı ve adaleti tanımayan sığ, köktendinci, ırkçı ve güç sevdalısı, şiddet yanlısı dünya görüşlerinin insanlık ve medeniyetimiz için yarattığı tehlikeler bugün bile ortada. Ukrayna’da, Gazze’de pek çok yerde..
Saygılarımla…