banner34

banner50

banner6

'Kalıcı başarı için planlı üretim şart!'

Gündem 15.03.2021, 20:23 15.03.2021, 20:23
'Kalıcı başarı için planlı üretim şart!'


SEMİH AYDIN

Geçtiğimiz yılın ihracatta tartışmasız en başarılı sektör gıda oldu. Pandemi nedeniyle sağlıklı besine artan talep ve Avrupa’da istihdamda yaşanan sıkıntı, tarım ihracatına olumlu yansıdı. Türkiye’nin yaş meyve sebze ihracatı 2020’de, pandemiye rağmen yüzde 24 artış gösterdi.

Tarım sektörü 2020 yılında elde edilen başarıyı kalıcı hale getirmenin yollarını arıyor. UYMSİB Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Senih Yazgan, planlı üretimin önemine dikkat çekerek, bunun önündeki en büyük sorunun parçalanmış tarım arazileri olduğunu vurguladı.

Türkiye’de tarım sektörü pandeminin etkisiyle geçen 2020 yılında başarılı bir performans sergiledi. Bu dönemde Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (UYMSİB), 2019’a kıyasla ihracatını yüzde 13 artırdı. Sağlıklı gıdaya ulaşmanın ön plana çıktığı 2020’de, Avrupa’da tarımda güçlü olan ülkeler işçi bulmakta zorluk çekince Türkiye’nin tarım ve gıda sektörü ihracatın parlayan yıldızı oldu. Bu süreçte UYMSİB de 146,2 milyon dolarlık ihracatıyla ülke ekonomisine katkı koydu.

Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) bünyesindeki birlik başkanlarıyla gerçekleştirdiğimiz ‘İhracat Gündemi’ röportaj dizimizi UYMSİB Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Senih Yazgan ile sürdürdük. Sektörün 2020 performansı ve 2021 hedeflerinin yanı sıra, iklim değişikliğinin tarıma etkilerini ve geçen yıl elde edilen başarının kalıcı hale getirilmesi adına yapılması gerekenleri konuştuk.

2020 yılı için meyve – sebze sektörü hakkında genel bir değerlendirme alabilir miyiz?
2020’nin özellikle yaş meyve ve sebze sektörü için zor geçeceğini düşünüyorduk. Pandeminin ilk başladığı dönemde, gümrük kapılarındaki belirsizliğin, kara taşımacılığının daha fazla olduğu sektörümüzü zor durumda bırakacağını düşünüyorduk. Fakat, koronavirüs nedeniyle insanların bağışıklık sistemlerini güçlendirmek için yaş meyve ve sebzeye yönelmesi ile bu ürünlere olan talebin artması, ülkelerin gümrük geçişlerinde bazı kolaylıklar sağlamasına imkan tanıdı. Ülkemizde de ilgili bakanlıklar bu konuda sorumluluk alarak, sorunun giderilmesinde önemli rol oynadı. Sektörümüz de hızlı aksiyon planıyla Orta Avrupa’daki her ülkeye ürün tedarik eder konuma geldi.
İhracattaki başarımızın sebeplerinden biri de, bu konuda bize rakip olabilecek ülkelerin işçi bulamaması oldu. İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi ülkelerin Kuzey Afrika ülkelerinden dönemsel olarak temin ettiği işçileri getirememesi, bu ülkelerin tarımda işçi sıkıntısı yaşamasına neden oldu. Türkiye’nin ise her zaman olduğu gibi kendi öz kaynaklarıyla üretim yapması, hasatlarımızı başarılı ve istenilen miktarda yapmamıza imkan tanıdı. Böylelikle Orta Avrupa pazarındaki rekabetçiliği kendi lehimize çevirme fırsatı yakaladık. Dolayısıyla bunlar rakamlara da yansıdı. Türkiye’nin 2020 yılı ihracat rakamlarına baktığımızda da sadece tarım sektörünün pozitif artış yaşadığını görüyoruz. Bu rakamlar içerisinde de yaş meyve sebze grubunun yüzde 20’lik  bir performans artışı göstermesi bizleri ayrıca mutlu etti.

Bu yıl için beklentileriniz neler, 2020’de elde edilen başarıyı koruyabilecek miyiz?
Tarım, belirsiz bir üretim şekli. Kuraklıktan bahsederken, düşen yağışlarla bu riskin ortadan kalktığını görebiliyoruz. Bunun yanında, daha önce olmayan iklimsel olaylar yaşıyoruz. Sıcaklıklar kısa periyotlarla büyük dalgalanmalar gösterebiliyor. İklimsel değişimler, ani dalgalanmalar tarım ürünlerindeki verimliliği etkileyecek sonuçlar doğurabiliyor. Bizim, bu yıl için tarımsal üretim noktasındaki beklentilerimiz olumsuz değil ama küresel iklim değişikliğinin etkilerini de göz önünde bulundurarak daha temkinli davranmaya çalışıyoruz. Buna rağmen, üretim noktasında olumsuz bir durum yaşanmadı. Dolayısıyla, 2020’de elde edilen başarının bu yıl da devam etmesini bekliyoruz. Ticaret Bakanımız, ihracatta yönümüzü Asya’ya dönmemizi vurguluyor. Ancak, tarımda Asya pazarına yönelmek, sanayideki kadar kolay olmuyor. Çünkü karantina zorunluluğu dediğimiz bazı hususlar var. Bunla ilgili sıkıntılara ülke düzeyinde çözümler üretmemiz gerekiyor. Bakanlığımızın, ihracat potansiyeli olan ürünlerin karantina zararlarının elemine edildiği bilimsel raporları ortaya koyması gerekiyor. Böylece, bilimsel verilere bağlı olarak ihracat yapmak istediğimiz ülkenin ilgili bakanlıkları ile masaya oturup, ürünlerimizin sağlıklı olduğunu ve satmak istediğimizi dile getirmeliyiz. Aksi takdirde Çin gibi ülkeler gelin bize portakal, incir satın demiyor. Bizim gidip o kapıyı çalmamız hatta aşındırmamız gerekiyor. Çünkü pazarlar çok zor ve rakipler hızlı çalışıyor.  Biz de aynı hız ve heyecanla o pazarlarda yer alabilirsek, ülke tarımımızın 2021 ve sonrası için umut var olduğunu söyleyebilirim.

Bu başarının sürdürülebilir olması sadece ülkeler arasındaki ilişkilere mi bağlı?
Bir ülkenin başka ya da yeni pazarlardaki stratejileri mutlaka üretim planlaması gerektiriyor. Çünkü, pazar sizden süreklilik istiyor. Bu yüzden de mutlaka ülkesel bazda, stratejik üretim planlaması yapmanız lazım. Ülkemizin coğrafi konumu nedeniyle, doğudan batıya, kuzeyden güneye kadar çok farklı dönemlerde, ürün yetiştirme ve hasat sürecini uzatabiliriz. Bunu başarıp, stratejik üretim planlamasını uzun vadede uygulayabilirsek, sürdürülebilir başarıyı sağlarız. Böylece pazar beklentilerine cevap verebilir ve oralardaki yerimizi perçinlemiş oluruz.

Tarımsal kalkınma için neler yapmamız gerekiyor?
Ne yazık ki üretim ölçeklerimiz çok küçük. Miras hukukundan dolayı tarımsal topraklar parçalanmış yapıda. Türkiye’de, 8 adım dediğimiz tarım parselleri mevcut. Ülkemizin acilen üretim birliği yapılarını aktif olarak devreye sokması lazım. Gübre, mazot gibi tarımsal desteklerle bu birlikler daha cazip hale getirilebilir. Çiftçiler üretim birliklerine dahil olduğu zaman ilaçlamadan gübrelemesine ve sulamasına kadar her türlü uygulamayı planlı bir şekilde yapabiliriz. Ayrıca üretim ölçeğini büyütünce dönemsel olarak üretimlerimizi tahmin etme ya üretim birliklerinin yönlendirmesine istinaden üretim yapma imkanına sahip oluruz. Ölçek ekonomisini başarılı şekilde uygulamak, pazarlarda söz sahibi olmamıza da imkân tanıyacaktır. Ancak, geleneksel ve küçük parsellerde üretim yapınca üretimde dalgalanma yaşanıyor. Bizim planlı üretime geçmemiz şart.

Tarım üretimini iklimsel etkilerden korumak için neler yapılabilir?
Bunu sağlamak çok zor. Hep söylenen bir kavram var; “Tarım üstü açık bir fabrikadır” Bu anlamda tarımda her şey doğaya bağlı. İklimin belirli parametlerini yönetebiliyorsunuz. Fakat bu, normal dağılım gösteren sıcaklık eğrisindeki küçük oynamalarla sınırlı kalıyor. +19 dereceden ani bir şekilde -11’e düşen hava şartlarının yarattığı etkileri ortadan kaldırabilecek bir eylem maalesef yok. Olsa dahi milyonlarca hektarlık araziden bahsediyoruz, bunun kontrolü çok zor. Dolayısıyla doğru ve risklerin az olduğu yerlerde, o alana uygun ürünlerin ekilmesiyle bu riski bir miktar azaltabiliriz.
Bana göre geleceğin en önemli parametresi su. Hem kendi tüketimimiz hem de tarımsal üretim için suyu çok doğru kullanmak zorundayız. Su tasarrufu, geleceğe yapılan bir yatırımdır. Bu yüzden mutlaka ve mutlaka su kaynaklarımızı olabildiğince iyi korumalıyız. Aksi takdirde, yiyebileceğimiz besinlerin kaynaklarını bulamayabiliriz. İklim değişikliğinden kaynaklı, ilerleyen dönemde gıdaya ulaşma konusunda sıkıntılar yaşanacak mı?
Bu konuyla ilgili sadece ülkemiz bazında değil, bulunduğumuz enlem genelinde tahminler yapılıyor. Yavaş yavaş kuraklığa doğru gidiyoruz. İklimle ilgili ekstrem olaylara şahit oluyoruz, bunlara ilerleyen dönemde daha sık rastlayacağız. Bursa’nın bir ayda alacağı yağışı, bir günde aldığını gözlemliyoruz. Bunlar istenen olaylar değil. Biz toprağa yavaş yavaş geçen, yer altı su ve yer üstü su kaynaklarını besleyen yağış gruplarını tercih ederiz. Ama sıcaklıkta ani dalgalanmalar, iklim değişikliği gibi problemlere karşı insanoğlunun mutlaka bir hamlesi olacaktır. İnsanların aklı ve mantığı bunu yönetmeye uygun. Dolayısıyla bu konuyla ilgili mühendislik çalışmalarının yakında ortaya konacağı kanaatindeyim. Ama bu süreç çok hızlı ilerlemiyor.

Ülke olarak kuraklığa karşı gerekli önlemi alabiliyor muyuz?
Akademik kökenli biri olarak, 30 yıllık öğretim üyeliği hayatım damla sulamanın projelendirilmesi ve bunun üreticilere anlatılmasıyla geçti. Damla sulamadan, salma sulamaya göre yüzde 70 – 80 oranında bir su tasarrufu, verimlilik ve daha kaliteli ürün bekliyorduk. Ama bunu Osmangazi Sulama Kooperatifi’nde uyguladığımızda tam tersi bir sonuçla karşı karşıya kaldık. Damla sulama yöntemini kullanan çiftçiler daha fazla su tüketmiş. Çünkü çifti vanasını açık bırakmış, ne kadar akarsa aksın demiş. Nihayetinde bilinçli bir sulama yapmadığımız ortaya çıkıyor. Yöntem doğru ama uygulama noktasında yanlış yapılıyor. Üreticilerin doğru yönlendirilmeye ihtiyacı var. Çünkü, çok su iyi verim değildir. Çok su, aslında problem demektir. Bunların iyi anlatılması lazım.

Pandemiyle birlikte insanların evde yemek yemesi, ihracatı artıran etkenlerden biri oldu mu?
Kesinlikle. Türk ve Avrupa toplumu olarak bizler, yapay beslenmiyoruz. Son yıllarda doğal gıdalara talepler gittikçe artıyor. Bu ürünlerin en önemli kaynağı ise yaş meyve sebze. Salgın döneminde, insanların dolaşımları sınırlanınca, ihtiyaçlarını evde karşılama alışkanlıkları yaygınlaştı. İnsanlar, kimyasal ilaçla bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek yerine, doğal ürünlere yöneldiler. Meyve sebzeyi bol tüketmeleri sebebiyle bu ürünlere talep arttı. Sektör olarak bunu avantaja çevirdik.

Evde yeme alışkanlığı gıda israfının önüne geçecek mi?
Restoran ya da düğün gibi toplu etkinliklerde büyük israflar yaşanıyor. Evde olunca haliyle bu israfın önüne geçiliyor. Dünya genelinde çöpe atılan ürünlere baktığınızda bunların maliyeti milyar dolarları buluyor. Bir taraftan da hiç gıdaya ulaşamayan bir o kadar insanı düşündüğünüzde dengesizliği görüyorsunuz. Bizim Covid-19’dan bu anlamda güzel dersler çıkaracağımızı düşünüyorum. Kendimizi sorguya çekmeliyiz. Sadece tüketen bir toplum değil, gerektiği kadar tüketip, üreten bir toplum anlayışına sahip olmalıyız.

Eklemek istedikleriniz?
Tarım ve besin insanoğlu için vazgeçilmez unsurlar. Gıdaya ulaşmada ve üretmede çevreci anlayışları ortaya koymalıyız. Üretim yaparken, kimyasalların doğru çözüm aracı olmadığını anlamalıyız.

Yorumlar (0)
12
kapalı
banner35
Günün Anketi Tümü
ABD Doları’nda yıl sonu beklentiniz nedir (TL) ?
ABD Doları’nda yıl sonu beklentiniz nedir (TL) ?
banner18
banner51