banner6

18.10.2021, 23:16

Çünkü anlaşamıyoruz

90’lı yılların başı. Gazcılar Caddesi’ndeki işyerimde, her sabah selamlaştığımız karşı komşum, oğlunun Türkçe dersinden ikmale kaldığını ve bir ay sonra sınava gireceğini söyleyerek benden ders çalıştırmam için ricada bulundu.
Ben de Marmara Üniversitesi Türkçe bölümünü bitirmiş biri olarak “Kolay abi, iş bitmiştir” dedim.
Komşu çocuğun adı Nazım ve babasına yardıma gelip giderken konuştuğum kadarı ile süper zeki biri.
Nazım’a öğrenmek istediklerini sordum, soruların yanı sıra sınavda bir de küçük kompozisyon yazısı istediklerini söyledi.
Ben de kendisine bana bu yaz başından geçen en ilginç olayı bir kağıda yazmasını ve oradan yola çıkacağımızı anlattım.
Birkaç gün sonra Nazım tekrar geldi, merakla yazdıklarını okuyacağımı zannederken onun ağzından yedi kelimelik bir cümle döküldü, “Bu yaz başımdan ilginç bir olay geçmedi.”
Nazım’ın niyetinin ne olup olmadığını bilmediğim için bu defa, “Senden, bir hafta sonra bu yaz boyunca neler yaptıysan yazmanı ve bunun en az on defter sayfası olmasını istiyorum” dedim.
Bir hafta sonra Nazım yaşadıkları köyde tarlada çalıştığını, köyün futbol takımına seçildiğini, maçlara gittiğini, kahvehanede okey oynadığını ve tavla oynamayı öğrendiğini uzun uzun yazıp getirmişti.
Fakat ortaokulun son sınıfına gelen Nazım’ın yaklaşık 2 bin kelimelik bir yazı yazmasına rağmen bilmediği birçok kelimenin yerine konuşur gibi şey, yani, mesela gibi bağlaçları kullandığını ve 2 bin kelimelik yazısında sadece 200 değişik kelime kullandığını tespit ettim.
Nazım, hayatında ders kitaplarının haricinde hiç kitap okumadığını söyledi.
Ona, ben konuşurken anlamadığın kelime olduğunda söyle ki anlatıp öğreteyim, kaldı ki yabancı orijinli kelimeleri de ben kolay kolay kullanmam aslında.
“Çok var” dedi. “Mesela maalesef ne demek, teessüf ederim ne demek” gibi şeyleri sordu.
Geçmişi orada bırakıp günümüze geliyorum şimdi.
Sevmediğim bir sözcüktür “Gençlerin aklı havada.” Her dönem söylenir.
Ama şimdiki Z kuşağı ve bir önceki kuşak bizim 70’li 80’li kuşağın esprilerini hiç anlamıyorlar.
Zaten fıkralar onlara çok anlamsız ve garip geliyor.
Anlamadıkları için de onlar için hem saçma hem de çok sıkıcı olabiliyoruz.
Peki, ne yapılmalı? Cevap, gençlerin çok kitap okuması gerekiyor.
Bu öyle söylemekle olmaz, eğitim sistemimizin içine tatbik edilmelidir.
Dönem yazarlarının belli sayıda kitaplarını okumak müfredata yerleştirilmelidir.
Bunu yıllara yayarak günümüze kadar getirmeliyiz.
Mecburi eğitim süresi biterken en az 20 kitabı okumuş olmalı ve özetini çıkartmalı gençler.
Aksi takdirde Z kuşağı deyip gezer dururuz, çünkü anlaşamıyoruz ama anlaşmak istemeliyiz.
Edebiyatta gelişen ülkeler, fende ve bilimde de gelişirler. Genç nesil ile anlaşan ülkeler 70 bin, 80 bin kelime ile konuşurken biz anadilimizde bile 2 bin kelime ile kendimizi anlatmaya çalışır dururuz.
Ama bir türlü anlaşamayız.
Japonlar kendi teknolojilerini üretirken kelimelerini de üretiyorlar. Mesela ithal ettikleri ürün ülkelerine ilk kez giriyorsa ve kendi dillerinde karşılığı yoksa mutlaka kelime üretip ondan sonra ithalat müsaadesi veriyorlar.
Biz de ise maalesef İngilizce ve Fransızca kullanmak bilgiçlik havası veriyor. Marka bile ürün adı ile anılıyor, sonra bizdeki Türkçe karşılığı unutulduğu için dilimize hilkat garibesi bir kelime yerleşmiş oluyor.
Kullanılmayan kelime unutulur, unutulan kelimenin yerini ise yabancı kelime alır.
Aynı dili konuşuyor muşuz gibi oluruz ama anlaşamayız.
 

Yorumlar (1)
C.Aydemir 3 yıl önce
Anlaşabilmek ve anlaşılabilmek dileğiyle kaleminize sağlık Yalçın Bey.
Selam ve saygılar
12
kapalı
Günün Anketi Tümü
ABD Doları’nda yıl sonu beklentiniz nedir (TL) ?
ABD Doları’nda yıl sonu beklentiniz nedir (TL) ?
banner18
banner51