Çevre koşulları, dünyamız ve biz (1)

Dünyanın sorunlarla dolu bir gündemi var. -Yakın geçmişte başlayan ve hâlâ süren koronavirüs olayı.

-Geçen yıl Şubat’ta başlayan, ne zaman ve nasıl sonlanacağı bilinmeyen Ukrayna-Rusya Savaşı.

-İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya giriş talebi ve Türkiye’nin pozisyonu.

-Doğu Akdeniz’deki doğal gaz araştırmalarının coğrafi sınırları ve ortaklıklar.

-Güney Amerika ülkelerindeki içsel sıkıntılar. Varlık içinde yoksulluk.

Bütün bunlara ilaveten, dünyanın tümünü ilgilendiren ve etkileyen çevre sorunları.

Öncelikle, ele alınan ve çeşitli yasa ve yönetmeliklerle kontrol edilmeye çalışılan atıklar konusu var. Bunları; katı, sıvı, gaz olarak gruplar halinde ele alalım.

Katı atıklara baktığımızda, mutfağımızı bile ciddi şekilde etkileyen bu hususu disiplinize etmek için ülkeler; kendi içlerinde ve uluslararası platformlarda alınan kararlar, yapılan anlaşmalar çerçevesinde sınırlamalar getiriyorlar. Bunların en önemlileri; havaya karışan toz partiküller, maden işletmelerinin atıkları ve plastikler. Sıvı olarak; yaşam alanlarından ve sanayiden çıkan atıklar. Gaz olarak; kömür yakan tüm tesislerin, ulaşım araçlarının ve sanayinin ürettiği karbondioksit.

Daha da ayrıntılara girmek mümkün. Tüm bu konularda dünyanın pek çok ülkesinde araştırmalar yapılmakta ve sonuçlar paylaşılmaktadır. Ancak durum hiç de iç açıcı değil. Dünyamız gittikçe temiz çevre konusunda olumsuza doğru gidiyor. Bu olguda bazı ülkeler ve coğrafyalar henüz kötü durumda değil. Ama sanayi ülkelerinde, gelişmekte olan ülkelerde atıklar günden güne artıyor. Alınan önlemler yetersiz çünkü ilave yatırım gerekiyor. Ancak kaynaklar yetersiz. Teknoloji seçimi, kentleşme hızı, kent kültürünün henüz tüm kesimlerde yeterince özümsenmemiş olması; birer dar boğaz olarak karşımızda duruyor.

Dünyadan bir örnek vermek istiyorum. Herkesçe bilinen bir gerçek var ki; o da çimento üretimi ve kullanımı. Henüz dünyada bu ölçekte ve bu fiyatta bağlayıcı bir ürün inşaat sektörüne sunulamadı.

Çimento üretim prosesinden iki atık çıkıyor. Bunlardan biri toz, diğeri karbondioksit. Ülkemizin çimento fabrikalarındaki toz konusu Avrupa normlarına göre iyi durumda. Yeni filtrasyon sistemleri ile bu sorun yakın geçmişte tümüyle çözüldü.

Karbondioksit ve azotoksitler konusu hala gündemde ve bu konularda yatırımlar tüm dünyada sürdürülüyor. Ama konunun boyutları çok büyük. Dünyada çimento üretimi yaklaşık 4,5 milyar ton. Bu sektörün karbondioksit üretimi ise ortalama 3,5 milyar ton. Çimento üretiminde bu emisyon otomatikman meydana geliyor.

Küresel en büyük üretici Çin Halk Cumhuriyeti’nin yıllık çimento üretimi 2,5 milyar ton. Karbondioksit oluşumu 2 milyar ton. Ancak Çin bu konudaki sözleşmelerden uzakta duruyor. Kalkınmak için inşaat yapmak zorundayım diyor. Kişi başına yıllık tüketimleri yaklaşık 1800 kg/kişi. Dünya ortalaması 560 kg/kişi başı tüketim. Türkiye’de ise son yılların ortalaması 800 kg/kişi civarında. Kalkınmış batı ülkelerinde 300 kg/kişi olarak yıllardır devam ediyor. Bu değer bize neyi gösteriyor? Ne kadar ilerlemiş olursanız olun mutlaka çimento kullanacaksınız.

Bu açıklamalara göre ülkelerin üzerinde düşen görev; mümkün olduğunca önlem almaları, gereken yatırımları yapmaları, çıkarılan kanun ve yönetmeliklere harfiyen uyulmasını sağlamalarıdır.

Yine çok önemli bir konu olan plastiklerle ilgili hususlar ise bir başka yazı konusu olacak.