Bazı dostların ve ekonomi çevrelerin eleştirisine rağmen BTSO‘nun KONKORDATO konusunda geniş kapsamlı bir seminer düzenlemesini son derecede yararlı ve çarpıcı bir çalışma olarak not ederek başlayayım.
Ön yargıları bir yana bırakarak Konkordato’nun şirketler, sınai ve ticari yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğunu kabullenmemiz gerek ki konferansı izleyen hukukçular, sanayiciler, mali müşavirler, Konkordato komiserleri ile hatta hakimler ve bir kısım basın sanırım sonuçta seminerin özellikle iş çevreleri için oldukça verimli ve yararlı geçtiğinde hemfikirdiler.
Geçtiğimiz 20 Haziran Cuma günü BTSO konferans salonunda yapılan seminer BTSO Y.K. üyesi sn Hakan BATMAZ‘ın sunumu ile açıldı.
İcra iflas ve Konkordato Hukukumuzda tartışmasız otorite olan hocamız Pr.Dr. Oğuz Atalay Moderatör ve Konuşmacı olarak katıldı. Hocamız şu anda İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Anabilim Dalı Başkanı.
Konuşmacılar, Konkordato dosyalarında son karar merci olan Yargıtay 6.Hukuk dairesi üyesi hakim Mehmet Özdemir, aynı dairede kıdemli tetkik hakimi Dr. Hakan Erzeybek , yine Konkordato konusunda bir başka akademik otorite olan Pr. Dr. Serdar Kale (ki kendisi aynı zamanda İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Anabilim Dalı Başkanı)
Oldukça zengin bir konuşmacı kitlesi. Konuşmacılar, katılımcılara Konkordatonun tarihi, gelişimi, anlamı, pratiği, kaynak İsviçre İcra İflas uygulaması ile ülkemiz uygulaması arasındaki uygulama farklılıkları, konkordatoda düzenlenmesi gereken alanlardaki yasa hazırlıkları (özellikle Serdar Kale hocamızın yasa hazırlık komisyonunda yer alması nedeniyle yeni yasal düzenlemeler hakkında verdiği açıklamalar epey dikkat çekiciydi.)
Yargıtay daireleri ile BAM dairelerinin keza yerel Asliye Ticaret Mahkemelerinin uygulamaya ilişkin bakış, görüş ve sorunları dört saatlik seminer boyunca enine boyuna işlendi. Konkordatonun kaynak İsviçre İcra İflas mevzuatı dahil olmak üzere pek çok sistemde etkin uluslararası bir hukuk/uygulama kavramı olarak yerleşik olduğu belirtilerek tarihi gelişimi anlatıldı.
Katılımcılar arasında Konkordato dosyalarında çoğu kez alacaklı sandalyesinde bulunan ve “mağdur” pozisyon alan Banka avukatları da az değildi. Hatta soru cevap faslında bir kamu bankası avukatının konkordato borçlularını eleştiren ve mağdur olduklarını belirten uzun konuşmasına karşı Oğuz hoca Türkiye’de kanun karşısında en çok bankaların torpili konumda korunduklarını, harçlardan vergilerden muaf olduklarını, yüksek faizlerle çok büyük kârlar elde ederken üretici, sanayicinin de korunması gerektiğini bu anlamda bankaların da ellerini taşın altına sokmaları gerektiği cevaben esprili dille belirttiğinde salonda gülümsemeler hakim oldu.
Toplantıda hakim olan şu bakış açısı ve sonuçta hepimizin birleştiği sonuçlar yelpazeyi açıyor. Konkordatoya giden her şirket ya da şahsın kötü niyetli olduğu önyargısı doğru değil. Savaşlar, pandemiler, depremler, faizler, Ticaret ve gümrük, savaşları, siyaset, sair bin bir öngörülemez nedenlerle şirketler, sanayiciler, girişimciler de insanlar gibi dış etkenlerden dolayı hastalanabilir. Öldürmek değil, tedavi etmekle çalışanlar korunmalı, alacaklılar arasında eşitlik ve denge sağlanmalı, üretimin devamı amaçlanmalı ve iyiniyetli konkordato başvurusu yapanlar bu anlamda ekonominin daha sağlıklı işlemesi anlamında denetlenmeli ve korunmalı.
Kaldı ki ülkedeki şirket sayısı ile Konkordatoya giden sayısı mukayese edildiğinde durumun öyle vahim olmadığı, oranları son derecede düşük olduğu çarpıcı bir şekilde ortaya konuldu.
Gelgelelim ki pek çok hususta olduğu gibi kanunu kötü niyetle kullanmaya çalışıp malvarlığı yaparak, ya da hesapsız risklerle basiretsiz tacir gibi davranarak alacaklılarını mağdur edenlere de fırsat verilmemeli. Bunu da yerel mahkemeler, komiserler, ilgililer doğru tartmalı.
BTSO‘yu da tüm ticari ekonomik sınai çevreleri öyle ya da böyle yakından ilgilendiren bu güncel konuda ön yargıları ve eleştirileri bir yana bırakarak cesaretle düzenlediği bu seminerden dolayı ayıca tebrik ediyorum.
Saygılarımla.