Toplumsal yabancılaşma besinlerimize de yansıdı. Genç kuşaktan bir genç kızımız bozayı hiç içmemiş ve adını da duymamış. Oysa yabancı marka kahvelerin tümünü çok iyi biliyor.
Neden kültürümüze bu kadar yabancılaştık? Neden bize ait yemekleri bilmekten utanıyoruz? Neden bu denli kendimizden koptuk?
Boza geleneksel bir Türk içeceği. Kökeni çok eski Anadolu uygarlıklarına kadar gidiyor. Yörelere göre çeşitli malzemeler kullanılarak yapılıyor. Bulgur, ekmek, buğday, yarma, darı irmiği, su ve şeker yapım malzemelerini oluşturuyor.
Bizlerin çocukluğunda kış aylarının vazgeçilmeziydi. Geceleri "bozaaadiye bağıran bozacılar, geceleri sokakları gezerek boza satarlardı.
Çocukluk ve gençlik yıllarını Ankara'da geçiren birisi olarak Akman bozasını anmadan geçemeyeceğim. Bozanın insan sağlığına faydası probiyotikler konuşulmaya başlayınca ortaya çıktı.
Barsak florasını düzenleyici laktik asit bakterileri boza da bol miktarda var. Bozanın ortaya çıkışı binlerce yıl öncesine dayanıyor. Soğuk iklimlerde insan vücuduna enerji sağlayarak vücut ısısını yüksek tutması ile anlam kazanıyor. Yani besinlerden alınan enerjiyle vücut ısısı korunmaya çalışılıyor. İnsanlar deneyimleri ile karbonhidrat içerikli, yüksek kalori veren tatlı besinlere daha fazla ilgi gösteriyor. Buğday veya benzeri maddeler su ile ıslatılarak ekşimesi beklenir. İçine bir miktar maya katılarak ekşime hızlandırılır. Bu aslında fermentasyondur. Bu işlem ile çok miktarda laktik asit bakterisi oluşur. Bu mayalar ve laktik asit bakterileri probiyotik etki gösterirler. Probiyotikler bağırsaklarda bulunan canlı bakterilerdir. Bu faydalı bakteriler sayesinde bağışıklık sistemi güçlenir, vücudun direnci artar.
Hem kronik hem de mevsimsel hastalıklara karşı güçlü bir korunma kalkanı oluşur. Probiyotiklerin kan şekeri, kolesterol, vücut ağırlığının dengede kalmasında rolü olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Laktik asit bakterileri sindirim sistemini korurlar. Mide yanması gibi şikayetleri önler, bağırsak fonksiyonlarını düzenler, sindirimi kolaylaştırır, gaz şikayetlerinin ortadan kalkmasını sağlar, kabızlığı azaltır.
Bozanın içerdiği bu faydalı bakteriler, tükettiğimiz gıdalarla vücudumuza giren toksik, alerjen ve kanserojen maddeleri yok eder. Boza bunun dışında besleyici ve enerji veren bir içecektir.
Zengin bir karbonhidrat ve B vitamini içeriği vardır. Bu yüzden özellikle kilo almak isteyenler, büyüme çağında olan gençler, halsizlik çekenler, yüksek enerjili diyetle beslenmesi gerekenler ve ağır iş temposunda çalışanlara önerilebilir.
Boza; özellikle B kompleksi vitaminlerden zengindir. Tiamin, Riboflavin, Niasin ve folik asitten zengindir. A ve E vitaminleri ile kalsiyum, demir, fosfor mineralleri bakımından zengindir. Bu zengin enerji ve vitamin içeriği nedeniyle; sporcular, gebeler ve emziren annelere önerilir.
Zengin kalsiyum içeriği ile yetişkinlerde kemik erimesini önler.
Bazı araştırmalar bozanın anne sütünü arttırdığını kanıtlamıştır.
Boza emziren annede hem prolaktin salgılanmasını sağlamakta, hem de yüksek kalsiyum içeriği ile süt miktarının artmasına katkıda bulunmaktadır.
Bu sayede bebeğin kemik gelişimine de katkı sağlanmış olur.
Dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta ise anne ve bebek için bozanın güvenilir ve hijyenik koşullarda üretilmiş olmasıdır.
Boza, buzdolabında (+4°C de) 4-5 gün saklanabilir. Bu sürede fermantasyon devam eder.
Her içimde tadının farklılaşacağı ve ekşiyeceği unutulmamalıdır. Daha uzun süre bekletilmiş bozanın tüketimi besin zehirlenmesi nedeni olabilir.
Neden kültürümüze bu kadar yabancılaştık? Neden bize ait yemekleri bilmekten utanıyoruz? Neden bu denli kendimizden koptuk?
Boza geleneksel bir Türk içeceği. Kökeni çok eski Anadolu uygarlıklarına kadar gidiyor. Yörelere göre çeşitli malzemeler kullanılarak yapılıyor. Bulgur, ekmek, buğday, yarma, darı irmiği, su ve şeker yapım malzemelerini oluşturuyor.
Bizlerin çocukluğunda kış aylarının vazgeçilmeziydi. Geceleri "bozaaadiye bağıran bozacılar, geceleri sokakları gezerek boza satarlardı.
Çocukluk ve gençlik yıllarını Ankara'da geçiren birisi olarak Akman bozasını anmadan geçemeyeceğim. Bozanın insan sağlığına faydası probiyotikler konuşulmaya başlayınca ortaya çıktı.
Barsak florasını düzenleyici laktik asit bakterileri boza da bol miktarda var. Bozanın ortaya çıkışı binlerce yıl öncesine dayanıyor. Soğuk iklimlerde insan vücuduna enerji sağlayarak vücut ısısını yüksek tutması ile anlam kazanıyor. Yani besinlerden alınan enerjiyle vücut ısısı korunmaya çalışılıyor. İnsanlar deneyimleri ile karbonhidrat içerikli, yüksek kalori veren tatlı besinlere daha fazla ilgi gösteriyor. Buğday veya benzeri maddeler su ile ıslatılarak ekşimesi beklenir. İçine bir miktar maya katılarak ekşime hızlandırılır. Bu aslında fermentasyondur. Bu işlem ile çok miktarda laktik asit bakterisi oluşur. Bu mayalar ve laktik asit bakterileri probiyotik etki gösterirler. Probiyotikler bağırsaklarda bulunan canlı bakterilerdir. Bu faydalı bakteriler sayesinde bağışıklık sistemi güçlenir, vücudun direnci artar.
Hem kronik hem de mevsimsel hastalıklara karşı güçlü bir korunma kalkanı oluşur. Probiyotiklerin kan şekeri, kolesterol, vücut ağırlığının dengede kalmasında rolü olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Laktik asit bakterileri sindirim sistemini korurlar. Mide yanması gibi şikayetleri önler, bağırsak fonksiyonlarını düzenler, sindirimi kolaylaştırır, gaz şikayetlerinin ortadan kalkmasını sağlar, kabızlığı azaltır.
Bozanın içerdiği bu faydalı bakteriler, tükettiğimiz gıdalarla vücudumuza giren toksik, alerjen ve kanserojen maddeleri yok eder. Boza bunun dışında besleyici ve enerji veren bir içecektir.
Zengin bir karbonhidrat ve B vitamini içeriği vardır. Bu yüzden özellikle kilo almak isteyenler, büyüme çağında olan gençler, halsizlik çekenler, yüksek enerjili diyetle beslenmesi gerekenler ve ağır iş temposunda çalışanlara önerilebilir.
Boza; özellikle B kompleksi vitaminlerden zengindir. Tiamin, Riboflavin, Niasin ve folik asitten zengindir. A ve E vitaminleri ile kalsiyum, demir, fosfor mineralleri bakımından zengindir. Bu zengin enerji ve vitamin içeriği nedeniyle; sporcular, gebeler ve emziren annelere önerilir.
Zengin kalsiyum içeriği ile yetişkinlerde kemik erimesini önler.
Bazı araştırmalar bozanın anne sütünü arttırdığını kanıtlamıştır.
Boza emziren annede hem prolaktin salgılanmasını sağlamakta, hem de yüksek kalsiyum içeriği ile süt miktarının artmasına katkıda bulunmaktadır.
Bu sayede bebeğin kemik gelişimine de katkı sağlanmış olur.
Dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta ise anne ve bebek için bozanın güvenilir ve hijyenik koşullarda üretilmiş olmasıdır.
Boza, buzdolabında (+4°C de) 4-5 gün saklanabilir. Bu sürede fermantasyon devam eder.
Her içimde tadının farklılaşacağı ve ekşiyeceği unutulmamalıdır. Daha uzun süre bekletilmiş bozanın tüketimi besin zehirlenmesi nedeni olabilir.
Sayı: 1087 - Sayı'nın Kapağı