Asgari ücretli ve emekliye bu maaşlarla tatil haram!..

Çok önemli değil ama, öldürseniz kravat takma­yanlardan biri de Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’dır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüş­melere bile yaka bağır açık giden, çok yorgun argın, çok yoğun çalışmış bir görüntü vermek isteyen bu ar­kadaşın asgari ücretin 8 bin 504 TL’den hak ettiği yere değil de 11 bin 402 TL’ye çıkarabilmek için yaptığı açık­lamaları hiç mi hiç inandırıcı bulmadım. Gerçek şu ki, Cumhurbaşkanı öyle istedi, ona da düşen bu durumu kabullenmek oldu.

Kendi kurumunun açıkladığı yoksulluk sınırının 10 bin 40 TL üstünde, açlık sınırının ise 22 bin 350 TL al­tında olan asgari (en az) ücretin yüzde 34 artışla 11 bin 402 TL’ye çıkmasını zafer gibi göstermeye gayret et­mesi de bu kravatsız ve yapay görüntüsünün somut bir başarısızlığıdır.

Çarşı pazarda fiyatlar alıp başını gitmişken, bu pa­rayla o anda sadece 483 dolar alınabildiğine göre bu ücreti bir başarı gibi sunmak beyhude olur.

Avrupa’da en fazla asgari üc­retlinin çalıştığı ülke olan Türki­ye’de, Çalışma ve Sosyal Gü­venlik Bakan­lığı’nın açıkladığı sayı­lara göre özel sektörde çalışan işçilerin yüzde 37’si asgari ücret alıyor. Bu rakama itiraz eden sendikalar asgari ücretle çalışan oranının yüzde 60’lara çıktığını ve sayının da 4 milyon civarında oldu­ğunu adeta haykırıyor.

Asgari ücretle geçinmek durumunda olan milyon­larca dar gelirli böyle de, ezici çoğunluğu 7 bin 500 TL ile 10 bin TL arasında maaş alan 15 milyon (EYT’liler dahil) emeklinin durumu nasıl diye de sormakta yarar var.

Her ay, kira, aidat, elektrik, su, doğalgaz, telefon, in­ternet ödemenin yanı sıra giyim, gıda ve ulaşım için ödemek zorunda oldukları harca­maların toplamı, aldıkları paranın en az iki katı ka­dardır. Mucize ger­çekleştiren bu insanların seyahat (gezme) gideri diye bir harcama kalemi var mı acaba?

Bu insanlar tatil yapabilme imkanı bulabiliyor mu? Türkiye içinde seyahat eden ve yerli turist diye nitelen­dirdiğimiz dar gelirliler aldıkları bu ücretlerle ancak ya­kınlarının veya arkadaşlarının yanına gezmeye gidebilir. En ucuz pansiyonda bile kalmanın üç beş günlük mali­yetini karşılamak ve karadan gitmek bile en az iki- üç maaşa bedel. Geçen yıl iki kişilik bir haftalık tatilin mali­yeti 15-20 bin lira iken, bu yıl 35 bin liradan başlıyor. Ev kiralamak ise otellerden geri kalmıyor.

Kışın birkaç ay ucuzlayan uçak biletleri yaz sezonuyla birlikte arttığı için emekli ve asgari ücretli hayat boyu uçak yüzü göremeden bu dünyaya veda edecektir.

Televizyonlarda reklamı yapılan oteller ise Türk halkı­nın büyük çoğunluğunun kolay kolay gidebileceği yer­ler değildir. Ülke nüfusunun sadece yüzde 10’u buralardan yararlanabilir. Otel fiyatlarının da geçen yıla göre en az yüzde 80-100 arasında artması orta halli bir ailenin de tatil yapabilme şansını elinden almakta, top­lum tatil yapanlar ve yapamayanlar diye iki ekonomik sınıfa ayrılmaktadır. Ülke nüfusunun dörtte birini oluşturan en alt gelir gru­bundaki 20 milyon insan bu şartlardan ötürü hiç tatil yapamıyor. Yapması da bu şartlarla mümkün değil. Devlet, bu konuda birtakım önlemler almalıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığı, üç veya dört yıldızlı otellerle doğ­rudan anlaşmalar yaparak asgari ücretliye ve emekliye daha ucuz tarifeden düşük sezonda da olsa tatil imkânı sağlamalı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, bir düzenle­meyle başta kamu şirketi THY olmak üzere tüm hava­yolu şirketlerinden 65 yaş üstü olanlara, emeklilere ve asgari ücretlilere indirimli uçak bileti sağlayabilir. Dev­let, kamuya ait sosyal tesisleri farklı zamanlarda ucuz fi­yatla dar gelirlilerin kullanımına açabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, oyunu aldığı ve alamadığı milyonlarca insanın da tatil yapma hakkının olduğu gerçeğinden hareketle, bakanlarına talimat vererek bu gibi uygulamaları hayata geçirebilir. Sosyal devlette, kamu kaynaklarının adil ve eşit dağılımı ancak böyle gerçekleşir.

Mutlu yarınlar Türkiyem…

Kurban Bayramı’nızı kutluyor, sağlık, mutluluk ve ba­şarılar diliyorum. (M.A)