Künye | Abonelik | Reklam | İletişim

Sayı: 1187 / 17.02.2019 - Pazar

Söyleşi Haberleri

Röportaj: Nagihan GÖRKEN Fotoğraflar: Erdinç ALTUN 1966 yılında Sedat Semih Sezer tarafından kurulan Profil Sanayi, yarım asırı geride bıraktı. Babasından aldığı bayrağı bugünlere taşıyan Sezai Sezer ise sektörde yaklaşık 40 yıllık deneyime sahip. Rahmetli babasının her zaman ‘doğru ve dürüst olmayı, işi layıkıyla yapmayı’ öğütlediğini ifade eden Sezer, en büyük şansını ise yine babasının kendisine hata yapma lüksü ve bunu telafi etme imkanı vermesi olarak nitelendiriyor. Sezai Sezer, Profil Sanayi’yi bugün 3. kuşak olan oğlu Sedat Sezer ile birlikte yönetiyor. Birbirlerine karşı şeffaf olduklarını söyleyen oğul Sezer, fikirleri babasıyla beraber oluşturduklarını ve kararları da beraber verdiklerini belirtiyor. Sezai Sezer’i kısaca tanıyabilir miyiz? Sezai Sezer: 1964 yılında Bursa’da doğdum. Tophane Endüstri Meslek Lisesi Metal İşleri Bölümünü bitirdim. 1980 yılında mezun oldum. Okurken stajımı yaptığım Tofaş’ta mezun olunca tekrar 5-6 ay kadar çalıştım. 1981 yılında babamın yanında işe başladım. Firmamızı 1966 senesinde rahmetli babam Sedat Semih Sezer müteşebbis olarak kurmuştu. Bugün şirketimiz 53 yılı geride bıraktı. Ben de otomotiv sektöründe 39 yılımı doldurdum. Ben işe başladığımda Profil Sanayi 15 yaşındaydı. O zamanlar firmamız ilk lokasyonu olan Uluyol Gönül Sokak’taydı. O yıllarda Bursa’nın bütün sanayicileri oradaydı. Bizim için zorlukları olan yıllardı. Yangınlar gördük, atölyemiz çöktü, birçok kriz yaşadık ama çok çalışarak çabalayarak firmamızı bugünlere getirebildik. Firmanızda kaç kişi çalışıyor? Ürün gamınız ve çalıştığınız pazarlarla ilgili olarak bilgi alabilir miyiz? Sezai Sezer: Grup olarak baktığınızda Profil Sanayi’de yaklaşık 500’e yakın kişi çalışıyor. Şirketimiz 1969 yılında Tofaş’ın kurulmasıyla otomotiv yan sanayine üretim yapmaya başladı. Şuanda da Ford, Toyota ve Daimler Mercedes gibi OEM’lere hizmet vermeye devam ediyor. Bunun yanında PRS markası ile aftermarket piyasasında süspansiyon ve direksiyon aksamları üreterek rekabet ediyor. Şuanda Avrupa, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Güney Amerika kıtalarında toplamda 30 ülkeye ihracat yapıyoruz. Ar-Ge çalışmaları da yapıyorsunuz. Bu konuda merkez olma düşünceniz var mı? Sezai Sezer: Kendi içimizde yıllardır Ar-Ge çalışmalarımız sürüyor. Onlarca Ar-Ge çalışmasını kendi içimizde tamamladık. Öte yandan Ar-Ge merkezi için gerekli altyapıyı da kuruyoruz. Hedefimiz önümüzdeki 2 yıl içerisinde Ar-Ge merkezi oluşturmak. EN BÜYÜK SIKINTI MESLEKİ EĞİTİM Sektörünüz açısından bugün yaşadığınız en büyük sıkıntı nedir? Ne gibi çözüm önerileriniz olur? Sezai Sezer: Otomotiv sektörü kolay bir sektör değil. Dinamik bir sektör. Değişkenleri de çok farklı. Dolayısıyla hareketli olmanız gereken, dur durak bilmeyen bir sektör. Yenilikleri yapmadığınız müddetçe otomotivde karsızlık ve verimsizlikler başlar. Sürekli yatırım gerektiren bir sektör. Bu yatırımlar için de Türkiye piyasalarında şu an ciddi bir zorluk var. Otomotiv sektöründe geçen sene 31 milyar dolarlık ihracat gerçekleşti ve sektör yaklaşık 6,5 milyar dolar fazla verdi. Yani Türkiye, 50 milyar dolar açık verirken bu sektör 6,5 milyar dolar fazla verdi. Bu sene de sektörümüzde yüzde 10-11 büyüme hedefleniyor. İşgücü anlamında sıkıntı var mı? Sezai Sezer: Sanayicilerin bu konudaki en büyük sıkıntısı mesleki eğitim. Bursa’ya baktığınız zaman sanayicilerin ya da bizim gibi işletme sahiplerinin yüzde 80-90’ı ağırlıklı olarak meslek lisesi mezunudur; Tophane Endüstri Meslek Lisesi ya da Demirtaş Meslek Lisesi... Yani bu okullar mesleki eleman yetiştirmiş, bunlar da müteşebbis olmuş ve işyerleri kurmuşlar. Yanlarında onlarca, yüzlerce kişi çalışıyor. Bizim zamanımızda mesleki eğitim çok daha verimli ve etkindi. Hatta meslek liselerine sınavla giriliyordu; sınavlara girmek için kurslara gidiliyordu. Şimdi ise meslek liselerine kapıdan geçeni çevirip, aldılar. Meslek liselerinin kat sayıları öğrencilerin üniversiteye gidememelerine ve bazı bölümleri seçememelerine neden oldu. Bunlar hep yanlış politikalardı. Biz bunu yıllarca dile getirdik. Türkiye üretim yapacaksa, ihracat yapacaksa mesleki ve teknik eğitime önem vermeli. Dünya Endüstri 4.0’ı konuşuyor. Türkiye’de bununla ilgili sempozyumlar, seminerler yapılıyor ama biz buna ne kadar hazırız? Biz bunun neresindeyiz? Ben 3’te bile olmadığımızı düşünüyorum. Bu bir gerçek. Yaklaşık 4-5 seneden beri ciddi bir eleman problemimiz var. Meslek liselerinden mezun olan çocuklar alışveriş merkezlerinde güvenlik görevlisi ya da tezgahtar olarak çalışıyor. Bu çok acı bir şey. Tezgahtarlık bölümünden mezun olsun o işi yapsın o ayrı ancak meslek liselerinin torna ya da metal işleri bölümünden mezun olup, gidip bir yerde tezgahtarlık yapıyorsa bence bu yanlış. Biz ihracat diyoruz, üretim diyoruz. Bunun en temel faktörü işgücü ve bu işgücünün devlet tarafından desteklenmesi gerekli. Sanayiciler olarak baktığımızda biz eğitimci olmamalıyız. Organize sanayi bölgelerinin meslek lisesi kurmasını istiyorlar. Bunun örnekleri de var. Mesela ben geçen haftalarda konuşmacı olarak Enka Meslek Lisesi’ndeydim. Hem okul hem öğrenci kalitesi olarak Türkiye standartlarının üzerinde bir okuldu. Bunun gibi örnekleri çoğaltmaya çalışmalıyız. AKILLI ÇALIŞMAK LAZIM 2019 için hedefleriniz neler? Sezai Sezer: Her sene önümüze bir hedef koyuyoruz. 2 yıldan bu yana farklı yapılanmalarımız var. Özellikle organizasyon olarak baktığınızda kurumsal bir yapıya bürünmeyi hedefledik. Bunun için genel müdür istihdam ettik. İş veren olarak icrai görevlerimizi devrettik ama yönetim kurulu olarak görevimiz devam ediyor. Profil Sanayi 2016’dan 2017’ye yüzde 36 büyüme ile geçti. 2018’de hem enflasyon hem kurlar bazında bakarsak yüzde 24 gibi bir büyüme yakaladık. 2019 için de yüzde 25 büyüme hedefimiz var. Bunu da ihracat ile yapmayı planlıyoruz. 2019 herkes için zorlu bir yıl olacak. Adımlarımızı bunun bilincinde olarak atmaya çalışıyoruz. Ülkemiz açısından bakarsak piyasalardaki durgunluğun yılın 3. çeyreğinde aşılacağını öngörüyorum. Sizce girişimciliğin 3 altın kuralı nedir? Girişimci olmak günümüzde mi yoksa sizin işe atıldığınız yıllarda mı daha zor/zordu? Sezai Sezer: Bu konu kişilerin kendi değerleri ile alakalı. Eskiden çok çalışmak gerekliydi. Ancak artık çok çalışmak değil akıllı çalışmak lazım. Ben atölyede yetişen biriyim. O zamanlar fiziki olarak çok yoğun çalışmamız gerekliydi öyle de yaptık. O gün için yaptığımız işi yapan insan sayısı azdı. Dolayısıyla ürettiğiniz malları rahatlıkla sunabiliyordunuz. İmkanlar daha kısıtlı olmasına rağmen rekabetin daha düşük olduğu dönemlerdi. Teknolojik makineler azdı ve bilgiye ulaşmak zordu. Şimdinin dinamikleri bambaşka. Rekabet çok fazlalaştı ama bilgi sermayesine ulaşmak bizim zamanımıza göre çok daha hızlı ve kolay. Girişimciler bu avantajı kullanmak zorundalar. Çok iyi fizibilite ve planlama yapmaları lazım. Herkesin yaptığını değil yapamadığını yapmayı hedeflemeleri lazım. İş hayatına dair bir ritüeliniz, uğurunuz var mı? Sezai Sezer: Yok. Ben 30 yıllık evliyim. Evinizdeki huzurunuz, mutluluğunuz işinize yansır. Herkes için bu böyledir. O yüzden insanlar önce evlerinde huzuru ve sevgiyi yakalayacaklar. İşlerine giderken de kapıdan huzurlu çıkacaklar. Bu anlamda huzurlu bir ev hayatımın olmasını bir nevi uğur olarak düşünebiliriz. SEDAT’IN BÜYÜDÜĞÜNÜ GÖREMEDİM DİYEBİLİRİM İş hayatı yoğun malum, çocuklarınıza zaman ayırabildiniz mi yeterince? Bu konuda hiç pişmanlıklarınız var mı? Sezai Sezer: Sedat doğduğunda çok yoğun bir çalışma dönemindeydim. Çok erken işe gidip geç saatlerde eve geliyordum. Bazı günler bu yoğun tempoda oğlum Sedat’ı sadece uyurken sevebildim. Ben Sedat’ın büyüdüğünü göremedim diyebilirim. Küçük oğlum Erkmen, 1996 doğumlu. O doğduğunda işlerimde bazı taşlar yerine oturmuştu ve daha fazla vakit geçirebildim. Bu bir pişmanlık mı? Evet bir nevi pişmanlık. Çünkü çocuğunuzun büyüdüğünü, çalışmaktan göremiyorsunuz. Çocuklarınıza hayata dair neleri öğütlüyorsunuz? Babanız size neyi öğütlemişti? Sezai Sezer: Babam bana hata yapma lüksü ve bunu telafi etme imkanı verdi. Babamı 2005 yılında kaybettim. Babam bana şöyle derdi; “Oğlum siz doğru ve dürüst olun. İşinizi layıkıyla yapın. İşyerinizden ayrılmayın.” İşyeri, babam için kutsal bir yerdi. Kendisi zorluklardan gelmiş birisiydi. İşimizin başında olmamızı, çok çalışmamızı ve insanlarla iyi ilişkiler kurmamızı öğütlerdi. Ayrıca çok bonkör bir insandı. Benim iki oğlum var. Sedat ve Erkmen. Benim de çocuklarıma dediklerim aynı; doğru, dürüst ve herkese saygılı olacaklar. Ve gerektiği gibi çalışacaklar. Erkmen’in de eğitimini tamamladığında işimize devam etmesini isterim. Benim babamdan aldığım nasihatları onlara aktarmam ve bunu kurum kültürü haline getirebilmemiz benim için çok büyük bir mutluluk kaynağı olacaktır. PRESLERİN ARASINDA BİSİKLETE BİNİYORDUM Sedat Sezer’i tanıyabilir miyiz? Sedat Sezer: 1989 yılında Bursa’da doğdum. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimimi Bursa’da tamamladım. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme bölümünü kazandım. Eğitimimin yarısını Amerika’da (New York Eyalet Üniversitesi) yarısını İTܒde tamamladım. Okulum bitince, Bursa’ya döndüm. 2014 yılında Profil Sanayi’de işe başladım. 2014 yılında evlendim. 4 aylık bir kızım var. Başka bir yerde iş deneyiminiz oldu mu? Sedat Sezer: Hayır, şirketimizin dışında başka bir yerde çalışmadım. Şirkette çalışmaya başlamadan önce küçük çaplı bir girişimim oldu. 1 yıl sürdü. Ama hedefim her zaman babama destek olmaktı. Firmamızı nasıl ileriye götürürüz? Bunu düşünüyordum. Böyle bir göreve de kendimi hazırlamak istiyordum. Yani dışarıda macera aramaktansa bu fikir bana daha yakındı. Yani babanızın işyeri sahibi olması meslek seçiminizde etkili olmuş görünüyor... Sedat Sezer: Evet. Hem üniversitede okuyacağım bölüm hem de kariyer planlaması açısından etkili oldu. Küçükken ne olmayı hayal ediyordunuz? Sedat Sezer: Otomotiv sektörünün içinde olan bir aileye mensup olup da buna merak duymamak çok zor. Ben de çocukluğumdan beri hep otomotiv parçalarına, arabalara ilgi duydum. Bu da meslek seçimimde etkili oldu. Siz de küçükken babasının işyerine giden çocuklardan mısınız? Sedat Sezer: Panayır Köy lokasyonundaki fabrikamızda 10 yaşlarındayken preslerin arasında bisiklete biniyordum. Babam beni her zaman yanında götürürdü. Yazları iş yapmasam dahi fabrikanın, iş ortamının kokusunu soluduk.  BİRBİRİMİZE KARŞI ŞEFFAFIZ Yarım asırı geride bırakmış bir kuruluşsunuz. Teknolojinin de etkisiyle her şey çok hızlı ilerliyor. Bu açıdan baktığınızda kuşaklar arasında iş yapış şekli arasında ne gibi farklar oluyor? Bu nedenle sıkıntılar yaşanıyor mu? Yaşanıyorsa nasıl aşıyorsunuz? Sedat Sezer: Ben, şirkette 3. kuşağım. Türkiye’deki şirketlerde 3. kuşağa çok da rastlanmıyor. Türkiye’de Avrupa’daki gibi 300-400 yıllık firmalar yok. O yüzden Türkiye’de 3 kuşak yönetici olmak bir şans. Bu da firmanın ne kadar köklü olduğunu, bugünlere kuvvetli geldiğinin bir göstergesi. Öte yandan kuşaklararası farklılıklar kaçınılmaz. Çünkü her kuşağın yetiştiği devrin şartları farklı. Bu da iş yapış şekline yansıyor. Farklılıklar olması çok normal. Babamla 5 yıldır çalışıyorum. İşe başladığımdan bu yana işle ilgili fikir ayrılığımız belki bir elin parmağını zor geçer. İletişim önemli. Birbirimize karşı şeffafız. Babam yeniliklere açık bir insan. Aile şirketi olan arkadaşlarımın bazısı bir üst kuşağın sabit fikirli olmasından şikayet ediyor. Babam böyle bir karakterde değil. Her zaman gelişime, ileriye dönük yüzü. Biz, fikirleri beraber oluşturduğumuz gibi kararları da beraber veririz. Bu yüzden firma içinde karar alırken çok fazla fikir ayrıldığında olmayız. Aile şirketisiniz, bir aile anayasası oluşturdunuz mu? Geleceğe nasıl hazırlanıyorsunuz? Sedat Sezer: Bu konuda çalışmalara başladık. 53 yıllık bir firmayız. Firmayı ileriki kuşaklara aktarabilecek biçimde yönetebilmemiz için aile anayasası gerektiğinin farkındayız. Bu farkındalık son 5 yılda daha da gündeme geldi ve son 1 yıldır bunun üzerinde çalışıyoruz. Bununla ilgili profesyonel destekler alıyoruz. Bu yıl içerisinde bunu tamamlayıp firmayı ileriki yıllara daha sağlam hazırlamayı planlıyoruz. Sezai Sezer: Aile anayasası bizim gibi kurumsal kimliğini güçlendirmeye çalışan firmalar için çok önemli. Bunun bilincinde olarak, 2 yıldan beri profesyonel anlamda danışmanlık alıyoruz. Biz bugün varız yarın yokuz. Amacımız Sedat ve kardeşinin bu şirketi bir yerlere götürmesi. Bunun için doğru yazılmış ve uygulanacak olan bir aile anayasası, şirket anayasası, önemli. Ayrıca biz değerlerimizi yöneticilerimize de anlatmak zorundayız. Bizim değerlerimiz ile şirketi yönetmek zorundalar. Biz doğruysak onlar da doğru olacaklar. Biz dürüst isek onlar da dürüst olacaklar. Şeffafsak onlar da şeffaf olacaklar. Aile anayasasını yazdığımız zaman, biz bunun aynı zamanda şirket anayasası olduğunu da söyleyeceğiz. BABA, HER DURUMDA GÜVENLİ BİR LİMAN Baba kavramı sizde neyi çağrıştırıyor? Sedat Sezer: Baba kavramı, kendim baba olduktan sonra biraz değişti. Baba, benim gözümde daha çok koruyucu bir kimlik. Belki kızımın çok küçük olmasından dolayı böyle düşünüyor olabilirim. Tabii ki düşüncelerimiz dönem dönem yaşantılarla birlikte değişiklik gösteriyor. Şuan babamla beraber çalışıyoruz ama bu soruyu bana 5 yıl önce ben öğrenciyken sorsaydınız cevabım daha farklı olabilirdi. Yine de baba, her durumda güvenli bir liman ve yol gösterici benim için. Babanız hayattaki rol modeliniz miydi? Sedat Sezer: Sadece babam değil dedem de... Dedem hayat dolu bir insandı ve bizi çok severdi. O’nun öğretileri babama, babamdan da bize geçti. Dedemin girişimci yapısı, eli açıklığı, cömertliği benim her zaman örnek aldığım şeylerdi. Yine babamın da çok fazla örnek aldığım yönleri var. Bunlardan bir tanesi tuttuğunu koparma dirayeti. İşine sıkı sıkı sarılır. Azimlidir, çalışkandır, her zaman yüzü ileriye dönüktür. Elinizde olsa babanızın hangi özelliklerini değiştirmek istersiniz? Sedat Sezer: Kişisel gelişim ayrı bir şey ama bir insanı değiştirmeye çalışmak veya değişmesini arzu etmek bana çok yanlış geliyor. Bir insan her haliyle bir bütün bence. Öyle sevilip, sayılmalı. Babamın değiştirmek istediğim bir özelliği yok. Bunu da sadece babam için değil her insan için söyleyebilirim. Her insanı olduğu gibi kabul etmek lazım. AİLEDEN DAHA DEĞERLİ BİR ŞEY YOK Peki baba - oğul nasıl vakit geçiyorsunuz / geçiriyordunuz? Sedat Sezer: Babamla, işlerinin yoğun olduğu dönem haricinde oldukça vakit geçirdik. Özellikle az önce bahsettiğim gibi Panayır Köy lokasyonundaki fabrikamızın çok güzel bir bahçesi vardı. Hafta sonları oraya piknik yapmaya giderdik. Onlar aklımda çok tatlı anılar olarak kalmıştır. Ayrıca bir dönem ciddi bir şekilde yelken sporu ile uğraştık. Özellikle benim üniversitede öğrenci olduğum dönemde yelken yarışlarına beraber katıldık. Bir ekiptik, kardeşim de vardı. O dönem çok eğlendik, yazları tatillerine beraber gittik. Şu anda iş hayatında da birlikteyiz. Sabahtan akşama kadar birçok şeyi paylaşıyoruz. İşadamı Sezai Sezer ile baba Sezai Sezer arasında farklar mı yoksa benzerlikler mi var? Sedat Sezer: Eskiden olsa ‘var’ derdim. Şu an o farklar sıfıra yaklaştı. Bunda etkili olan neydi peki? Sedat Sezer: Tecrübeler... Birçok şey yaşadık ve neyin değerli olduğunu hep beraber anladık. Aileden daha değerli bir şey olmadığını gördük. O yüzden hem sosyal hayatta hem de iş hayatında çok da fazla fark yok babamla ilişkimde. İşyerinde toplantı yapmamızla evde çay içmemiz arasında bir fark yok. Öte yandan evde iş konuşmayız. Ben eşimle de hiç iş konuşmam. İş ve ev hayatı arasına çizgi çekmek faydalı oluyor. Babanızdan geleceğe taşıyacağınız en önemli miras olarak neyi görüyorsunuz? Sedat Sezer: Babamın babasından, benim de dedemden ve babamdan gördüklerim var. Herkesin yaşamış olduğu dönem itibariyle tecrübeleri farklı. Öte yandan tecrübe çıkarta çıkarta, dinleye dinleye, öğrene öğrene kendimi geliştirmeye çalışıyorum. İş yaptığımız kişilere açık ve doğru olduğumuz sürece çözülemeyecek hiçbir problem olmadığını düşünüyorum. Bunu buradaki çalışanlarımızla da aynı şekilde yürütüyoruz. Her zaman her koşul altında doğru, dürüst ve şeffaf olmayı bu anlamda en üst sıraya koyarım.
Birbirimize karşı şeffafız
Röportaj: Nagihan GÖRKEN Fotoğraflar: Erdinç ALTUN 1966 yılında Sedat Semih...
Elif Didem DANACIOĞLU “Yarının ne olacağını bilemiyorum” diyen Veda Girgin Eroğlu, ihracatçı bir firma olarak döviz dalgalanmalarının uzun vadeli programlarda kazanç sağlama yolu olmadığını ve risk almamak adına yapılan kur sabitleme yolu ile ihracatlar da kayıp olmaması hedeflenilmesi gerektiğini söyledi. “Döviz kurlarının stabil olması bizim için doğru olandır” diyen VGE Tekstil Firma Sahibi Veda Girgin Eroğlu, “Yurtdışı müşterilerimiz içinde döviz kurunun istikrarlı olması önemlidir. Döviz kurlarındaki belirsizlik gelecek ile ilgili belirsizlik yaratmaktadır” dedi. Dövizin tımanışını şaşkınlıkla izleyenlerden biri olan Veda Girgin Eroğlu, ihracatçının nefes alması gerektiğinin altını çiziyor. “Bizim en büyük sıkıntımız, kur artış oranlarının Türkiye’deki maliyetlerle aynı oranda olmaması” diyen Veda Girgin Eroğlu, o zaman diliminde müşteri kayıplarının olmaması için fiyatlarını düşürmek zordu olduklarını söyledi.Evlül ve Ekim aylarında ani yükselen kurlardan dolayı lojistik sektöründe Türk menşei, nakliye firmaları ithalatın durması nedeniyle Türkiye’ye geri dönüş yapamadığını ,tır maliyetlerinde döviz bazında çok büyük bir artışa sebep olduğunu ve müşteriye verilen teminlerin yerine getirilemediğini söyleyen Veda Girgin Eroğlu ile dövizin yükselişinden Avrupa ve ABD pazarına kadar herşeyi konuştuğumuz röportajımızı EKOHABER satırlarından size ulaştırıyoruz... Dünden bugüne VGE Tekstil’i anlatırmısınız? 2008 yılında kurulan VGE Tekstil, ev tekstili ürünlerinden çarşaf ve nevresim üretimi yapıyor, %100 pamuklu baskılı metre malı satışını Avrupa’ya her geçen yıl artan miktarlar iİe gerçekleştiriyor. Diğer sanayicilerin makine parkını en iyi şekilde değerlendirerek üretilmiş mamul malları Avrupa pazarına sunuyor. Normal ürünlerin yanında Disney’in onaylı üreticisi olan VGE Tekstil, diğer üreticiler arasında kolaylıkla sıyrılıyor. Kurulduğumuz günden itibaren müşteri memnuniyetine gösterdiğimiz özen ve ürün yelpazemiz sayesinde dünyada, özellikle Avrupa’da lisanslı malların üretimi konusunda tanınan bir firmayız. Sürekli gelişen, yenilenen, müşteri talepleri her gün değişebilen tekstil sektöründe, yıllardır ekip olarak müşteri memnuniyetini üst düzeyde tutarak ülkemize döviz getirmenin haklı gururunu duyuyoruz. VGE Tekstil Avrupa tekstil pazarını yakından tanımakta ve üretim departmanı ile yenilikçi projeler geliştirmek adına çalışmaktadır. VGE Tekstil Avrupa’daki pek çok noktaya ürün sevk etmektedir. ihracat odaklı bir firmayız. “1990’LI YILLARDA TEKSTİL İNANILMAZ POPÜLERDİ” Veda Girgin Eroğlu, şöyle devam ediyor: “1990’lı yıllarda tekstil inanılmaz popüler bir sektördü. O dönemde tekstil, altın yumurtlayan tavuktu. Fakat iştahımızın çok kabarık olmasına rağmen çok çabuk tükettik. Tekstil sektörü sadece makine yatırımlarıyla ilerlemiyor, Ar-Ge ve eğitim önemli. O günlerde tekstil yatırımı yapan bir çok kişi artık piyasadan silindi. Firmamızın en önemli kaynağı müşteri memnuniyetidir. O yıllarda Avrupa pazarını nasıl tanımlıyorsunuz? 1990’lı yıllar tekstil sektörünün altın yıllarıydı ve cazibe merkeziydi. Tekstil altın yumurtlayan tavuk olduğu düşünüldüğü için her türlü meslekten insan hiçbir eğitim almadan sadece makine yatırımı ile tekstil sektöründen bir kazanç sağlayacağım düşündü, ve bilinçsizce yatırımlar yapıldı. Ama makineye yapılan yatırım ne yazık ki yeteli değil. Altyapı çalışmaları yapılmadığı gibi Ar-Ge ve eğitimlere gerekli önem verilmediği için tekstil ne yazık ki hak ettiği değeri bulamadı. Firma olarak insana yatırım yapmayı daha çok önemsediğimiz için mevcut var olan sanayi yatırımlarım kullanarak son nihai müşteriye verilen servise her zaman önem verdik. Doğru üretim noktaları ile müşteriyi bir araya getirdik. Yapmış olduğumuz aracılık hizmeti değil direk üretimdir. Üretim yaptığımız malları nihai tüketiciye olması gerektiği şekilde ulaştırmaktır. Mevcut olan üretim kapasitemizi kararlılıkla kullanmaya devam ediyoruz. Sadece ihracata çalışmaktayız ve iç piyasa üretimimiz yoktur. Disney’in onaylı üreticiyiz. Güven, servis ve kalite Avrupa da bilinirliliğimize sebep oldu.İhracatta ne tür sorunlarla karşılaşıyorsunuz? Gerekli yatırımlar ve alt yapılar oluşturulmalı, Ar-Ge’de gerekeni yapmalıyız. Yaptığımız zamanda artan maliyetler nedeniyle diğer ülkeler ile fiyat yarışında çok geride kalıyoruz. İhracat duyarlılığının arttırılması gerekiyor. Maliyet enflasvonuna çözüm üretilmesi gerekmekte ve değişen kurlar karşısında yenilmemeli. Maliyet enflasyonu ve karlılık arasındaki ilişkiyi çok iyi dengelenmesi gerektiğine inanıyoruz. İhracatçı bir firma olarak KDV alacaklarının bir an önce tahsil ettiğimiz zaman biz ihracatçıların finansman sorununu bir nebze nefes aldırabileceğine inanıyoruz. Türkiye her ne olursa olsun lojistik ve ticaret merkezi haline gelmelidir. TÜRKİYE’NİN TERCİH EDİLME SEBEBİ GÜVENİLİRLİĞİ Avrupa pazarının tecihi neden Türkiye? Müşterilerimiz Türkiye!yi neden tercih ediyorlar, vermiş olduğumuz servis ülkemizin güvenirliliği en önemli etken. Lojistik olarak değerlendirdiğimizde Avrupa’ya çok vakınız. Tekstil konusunda rekabet halinde olduğumuz Pakistan ve Hindistan’dan sevkiyatlar Avrupa’ya 4 haftada ulaşırken Türkiye’den gönderdiğimiz ürünler bir haftada Avrupa’ya son teslim noktasına ulaşabilivor. Müşteriler almış oldukları malın kalitesinden ve herhangi bir sıkıntılarında karşısındaki kişilerden servis alacaklarından eminler. Buda Türkive’nin tercih edilme sebebi olarak ön sıralarda yer almasına sebep oluyor. ÇARKLARI DÖNDÜRMELİYİZ... Döviz kurunda yaşanan yükselişi nasıl izlediniz? Euro ile satış yapan bir firmayız. Ağustos ayında başlavan ve Eylül,Ek.im aylarında devam eden kurlardaki ani yükselişi şaşkınlıkla izledik. O dönemde ki üretim maliyetlerinde çok ciddi bir artış yaşandı. Kurlardaki artış ile bu oranı karşılaştırdığımızda üretim maliyetleri kabul edilebilir seviyedeydi. Fakat Kasım ayından itibaren ekonomide alınan tedbirler sayesinde dövize bir frenleme olduğunda ne yazık ki üretim maliyetlerinde aynı düşüşler olmadı. “FİYATLARIMIZI DÜŞÜRMEYE GİTTİK...” Nasıl Bir strateji uyguladınız? O zaman diliminde müşteri kaybımız olmaması için fiyatlarımızı düşürmeye gittik. Çünkü bizim rakiplerimiz verilen fiyatların çok daha altına indiler. Bu bizi çok büyük sıkıntıya şoktu. Döviz kurlarında büyük bir istikrarsızlık hala devam ediyor. Fiyat hepimiz için belirleyici rol oynuyor. İhracatçı firma olarak planlamalarımız her zaman bir yıllık yapılır ve anlaşmalarımız her zaman uzun sürelidir. Her ne olursa olsun her zaman verdiğimiz sözün arkasında durarak müşteri memnuniyetini yüksek tutmak zorunda olduğumuz için fiyatlardaki dalgalanmalar, bizim teyidini verdiğimiz siparişlerin yapılmaması için bir sebep değildir. Bu nedenle çalıştığımız firmalarla her zaman açık ve net olarak paylaşımlarda bulunduk ve Türkiye’de üretimi yapılan siparişlerin devamlılığı adına üreticilerimizin de desteğini alarak ihracatlarımıza devam ediyoruz. Global bir dünyada yaşıyoruz. Dünyada yaşananları herkes çok net takip edebiliyor fakat Avrupalı müşteri ne yazık ki kendi açısından pozitif olan şeylerin daha sıkı takipçisi. Kurlardaki yükselişten kendine bir nema çıkartırken Türk Lirası ‘mn değerlendiği günlerde sessizliğini koruyor. Bu durumda da biz satıştan daha çok sürekliliğin sağlanabilmesi adına müşteri memnuniyetini en üst düzeyde tutarak iletişim ile durumu izah etmeye çalışıyoruz. Gördüğümüz o ki başarılıyız. 2019’un Ocak ve Şubat avları bizim için çok verimli geçiyor ve geçmekte. Hedeflediğimiz ciroları yakaladık fakat burada en önemli konu dövizin dengede kalarak yapmış olduğumuz malivetlerin sabitlenmesidir. Bana kurlarla ilgili bir öngörüde bulunur musunuz? Veda Girgin Eroğlu, şöyle devam ediyor: “İç piyasada bir sakinlik hissediyoruz. Piyasalardaki nakit akışını sağlayan ihracat. İhracatta uzun vadeli program yapmak zorundasınız. Günlük program yapamıyoruz. Döviz dalgalanmaları bizler için uzun vadeli programlarda kazanç sağlama yolu değildir. Aksine daha çok çalışmak, alın terimizi kazanca dönüştürmek çabasındayız. Risk almamak adına kur sabitleme yolu ile ihracatlarda kayıp olmamasını hedefliyoruz. Döviz kurlarının stabil olması bizim için doğru olandır. Yurtdışı müşterilerimiz içinde döviz kurunun istikrarlı olması önemlidir. Döviz kurlarındaki belirsizlik gelecek ile ilgili belirsizlik yaratmaktadır.” Brexit’in piyasalara etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Frankfurt’ta Ocak ayında Türk tekstilcileri Heimtextil Fuarı ‘nda bir araya gelir ve yılın programı orada yapılır. Bu yıl ise Frankfurt’ta gündemde olan konu Avrupa’da ki ön görülemeyen siyasi ve ekonomik gelişmelerdi. İngiltere’de Brexit’in, Fransa’da ki sarı ceketlilerin tüm Avrupa’ya yavılması ,işlerin durağanlaşması. ekonomik kaygılar, geleceğin belirsizleşmesi, yapılması gereken anlaşmaların yerini almıştı. Tabiki bu konular herkeste bir tedirginlik oluşturuyor. Türkiye’nin gündeminde olan ekonomik sıkıntılar sadece bizlere ait değil tüm dünyayı etkisi altına alan değerler. Biz firma olarak işlerimize odaklandık ve devam ediyoruz. DOĞRU PAZARLAMA AĞININ OLUŞTURULMASI GEREKİYOR Avrupa pazarı mı ? ABD pazarı mı? Avrupa pazarı bana göre iyi servis verdiğinizde, doğru fiyatlarla gittiğinizde çok doğru bir pazar. Ne istediğini biliyoruz. Tecrübelerimiz gereği en başarılı olduğumuz pazar Avrupa pazarı ve kapasitemiz gereği Avrupa’nın taleplerini karşılayabiliyoruz. Amerika tabiki hepimiz için rüya pazar satışlarımız azda olsa, mesafenin yakın olması vermiş olduğumuz servis nedeniyle Avrupa bizim için öncelikli. Avrupa’da istikrar var. Doğru pazarlama ağının oluşturulması gerekiyor. Türk Eximbank kredileri yeterli mi? Uzun yıllardır üretim kapasitesinin tamamım ihracat için kullanan bir firma olarak her dönem Eximbank kredilerinin sağladığı avantajlar ile üretim hacmimizin ve dolasıyla satış cirolarımızı arttırabilme şansı elde ettik. Exim kredisi ekonomik sıkıntıların daha hızlı ve kolay atlatılabilmesi adına ihracat firmalarının önünü açmaktadır. Exim kredilerinin normal banka kredilerinden daha az maliyetli olması rekabetçi ve savaşçı Avrupa pazarında firmaların daha güclü olmasını sağlamıştır. Avrupa ülkelerine satışını gerçekleştiren bir firma sahibi olarak, her dönem eximbank kredilerinin sagladığı avantajlar ile üretim hacmimizi ve dolayısı ile satış cirolarımızı arftırabilme şansı elde ettik. Son dönemde yaşanan ekonomik sıkıntıların daha hızlı ve kolay atlatılması adına biz ihracat yapan firmaların önünü açmaktadır. Bugünlerde exim kredilerinin normal banka kredilerinden 4 kat daha az maliyetli olması rekabetçi ve savaşçı Avrupa pazarında firmamızı daha güçlü olmasını saglamıştır.
'Oynak kur dengemizi bozdu'
Elif Didem DANACIOĞLU 'Yarının ne olacağını bilemiyorum' diyen Veda Girgin ...
Yazarlarımız
Av. Öztürk Yazıcı
Hakim, savcı, avukat ya da öğretim üyeleri. Öncelik ve özellikle hukuk bilgisine ihtiyaç ...
Av. Öztürk Yazıcı
Cevdet Akçakoca
Bu haftadan itibaren meslek hayatımda rastladığım muhasebe ve işletme hilelerini siz değe...
Cevdet Akçakoca
Dr. Mevci Ergün
Cumhuriyet Halk Partisinden seçilen 125 Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi, Anayasa Mahke...
Dr. Mevci Ergün
Erdem Saker
Ülkenin ismini söylemeden gelin önce bugünlere geliş hikayesine göz atalım; Bu ülke 3 yıl...
Erdem Saker
Eren Ertoksöz
6227-6290 dolar/ton seviyesi nde 7aylık ortalamanın üzerinde geçen haftayı kapattı. Geçen...
Eren Ertoksöz
Meftun Tayan
Kredi Balonu'na bağlı varlık değerlerinde yaşanan çılgınca yükseliş patates, soğan derke...
Meftun Tayan
Mürsel Öztürk
Geçen haftaki yazımda Çevre ve Çimento konusunun girizgahını yapmıştım. Kamuoyu'nun en ço...
Mürsel Öztürk
Prof. Dr. İlker Parasız
1 Kasım'da seçime katılacak partilerin seçmen listelerinde özellikle de AK Parti'nin list...
Prof. Dr. İlker Parasız
Tahsin Ardıç
Röportaj Tayfun ÇAVUŞOĞLU Fotoğraflar Aykut Güngör {tahsin ardıc yazi resim.jpg} Tah...
Tahsin Ardıç
Yalçın Aras
Dünyanın dördüncü büyük ekonomisi ve Avrupa'nın en çok kömür tüketicisi konumundaki Alman...
Yalçın Aras
Digiweb Teknoloji
Kurumsal Seo, Yazılım Bursa, Seo Bursa, Profesyonel Web Tasarımı Spam Koruma, Spam Filtresi, Antispam Filtre, Spam Koruması

bursa haberleri